16 Haziran 2010 Çarşamba

her sene aynı..

doğum günüm yaklaşırken içimi o bildik derin sıkıntı ve hüzün basmaya başladı. 2003'teki doğum günümde tek başıma sinemaya gidip donnie darko izleyişim ne güzeldi. insanların yapmacık kutlamalarından uzak. hepsinin zoraki olduğunun farkındayım. bak mesela öz kardeşim bile gelmeyecekmiş tenezzül edip. canı sağ olsun. kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. iş yerinden alakasız insanlar bile daha candan davrandılar. kardeş lafına güvenip otomatikman sevgi görecekmişiz falan sanıyoruz. boş.

manita da yok. gerçi sevgilimiz, kocamız vs olsa bile yalnızız ya. sadece görüntü kurtulmuş oluyor.

bi annem kaldı beni umursayan. yarın o da olmayacak.

yalnız kalmak değil, yalnız olmak istiyorum. insan yalnız olduğunu baştan kabul ederse, beklenti içine girmezse hayal kırıklığı yaşamaz. şu anda benim için en güzel kutlama, kendi hayatım, genel hal ve gidişatım üzerinde düşünürken içmek. tek başıma. fonda sevdiğim müziklerimle...



öf, az önce ofis kutlamasında çekilen birbirinden berbat fotoları fb'ye koydular. bu hayatta fotoğrafı çekilen değil, fotoğraf çeken olmam gerekiyor benim. en azından beni özen göstererek fotoğraflayacak kadar seven birini bulana kadar.. viç iz düşük ihtimal.

hem göze hem kulağa!



janım benimm <3

14 Haziran 2010 Pazartesi

allah tamamına erdirsin!

inanamıyorum. o kadar söylenmeden sonra, pasaportum daha başvuralı bi hafta bile olmamasına rağmen geldi! hiç beklemiodum vallahi. pek mutluyum.
çipli pasaport lafını duyan herkesin ilk sorusu "ee, çipi nerde bunun?" oldu. ben de göremedim ama kapakta olduğunu tahmin ediyorum. "çipini unutmuşlar!" paranoyası da yapmayayım artık, di mi? bu kadarı benim için bile fazla olur.

şu leziz pasaportu güzel günlerde, süper gezilerde kullanmamı nasip eyle yarabbim!! :)

11 Haziran 2010 Cuma

T-Rex - cosmic dancer



ruhun dibine işliyor..

9 Haziran 2010 Çarşamba

biyometriden kaldınız!

bionik kadının bile benim kadar biyometrik fotoğrafı yoktur heralde!


her sene olduğu gibi bu sene de heves edip "yaban ellere gidicem!" diye planlar kurarken karşıma, "10 yıldan eski pasaport cüzdanlarını sevmiyoruz, vize de vermiyoruz!" kaprisi çıkınca pasaport şubesine gitmek şart oldu. iyi, güzel.

araştırmalar yapıldı. gerekli belgelere internetten bakıldı. arkadaşın tavsiyesi üzerine istemeye istemeye karşı pasajdaki dandik fotocuya gidildi ve normal vesikalıklarla birlikte vize için lazım olur diye 6 adet biometrik vesikalık da yaptırıldı. harika!

sonraki sabah şubeye gidildi. tabii ki sıra no kalmamıştı. bari harcı yatıralım dedik. o sırada dank etti, "hazır yeniletmişken, çipli pasaport alalım, modernleşelim, gavurlar kötü gözle bakmasın" dedik. iyi, güzel.



işe döndük, internetten randevu aldık. fakat çipli pasaport için de biometrik foto lazımdı ve elimizdekilerin ölçüsü sitede verilen ölçüden farklıydı. yeniden çektirmek şarttı. randevu günü sabahtan bu sefer dandik olmayan bir fotocuya gidildi, emniyetin sitesinden ölçülere bakıldı ve 4 adet daha uygun vesikalık yaptırıldı. artık beni kimse tutamazdı!

randevu saati gelince şubede vaziyet alındı. belgeler verilirken memur abimiz fotolarıma bakarak, "bunlar olmaz, 5x5 amerikanya modeli biometrik olması gerek" deyiverdi..

isyanımı haykırmaya ufak ufak başlamışken, memur abinin "sesinizi yükseltmeyin hanfendi, burası şikayet bölümü diil, şikayetinizi ilgili bölüme yazarsınız" uyarısıyla! biraz toparlandım (memura yamuk yapılmaz, hele işin bitmemişken. a benim salağım!).

ve benim gibi, gün içinde yapılan bu ani ebat değişikliğini telepati yöntemiyle algılayamayacak kadar geri kalmış bir avuç pasaport isteklisi yurdum insanıyla karşıdaki fotocunun yolunu tuttuk.

ordakilere biraz durumdan yakınıp içimi boşalttım. bu arada terden parıldayan yüzümle şaşı baktığım pozum aceleyle çekildi. neyse ki, son anda ruj sürmeyi başarmıştım. heyyo!



sonra dualar okuyarak bi kez daha memur abinin yanına çıktım ve gerekli evrakları doldurup allaha havale ettik.. başvuru yaptığıma dair hiçbir kanıtım yok. pasaportum gelmezse, elimde kalan şaşı ve ağlamaklı bakışlı 12 biometrik fotoyu bi bardak solüsyon suyunda eritip içmeyi planlıyorum.

5 Haziran 2010 Cumartesi

work!

Work from Michael Rianda on Vimeo.

yaşlıyım yaşlı

benden geçmiş anladım. öle gece çıkıp eve sabaha karşı gelmeler, ıptıs dumtıs bangır müzikler altında ayaklarda dikilmeler, saçma sapan içmeler.. bi de o zamanın boğucu sigara dumanını da ekleyelim. eski halimi de kofti bulurdum ama beterin beteri varmış. artık hissiyat olarak da feci uzaklaştım zaten. ne çıtır kovalayacak mecalim var, ne de karılarla aşık atacak. umrumda değil.



barlardan bulduğum saçma adamlarla uzun ilişkilere girmek gibi hatalara da düşüyorum yetmezmiş gibi. al işte, hala eski olduğunu kabullenemeyen, bitti!den anlamayan sorunlu eski sevgilim tarafından bir aydır duygusal olarak taciz ediliyorum.

yazık. oysa herşey çok güzel olabilirdi. ama saçma kıskançlıklar ve akıl oyunlarıyla bok ettin bıraktın. keşke bu kadar sorunlu bir insan olmasaydın canım, ama çok bile dayanmışım ben sana.

oha be abi! dönüp bakıyorum da ne diye çekmişim bu herifin kaprislerini?? hala da çektiriyo. acıyorum da bi yandan ama. yok, acıya acıya, acınacak hale düşen yine ben oluyorum.

3 Haziran 2010 Perşembe

şiş tetris